23 Eylül 2017 Cumartesi

İSRAEL’İN ARAPLARI…










Kayalıkların üzerindeki uzun boylu sarışın genç kadın elindeki dürbünle ufku tarıyordu. Deniz Allahtan bugün çok dalgalı değildi. Yine de kayalıklara çarpan dalgalar beyaz beyaz köpürüyor, fışkırıyordu. Dürbünlü kadın birden bağırdı:
-Geliyorlaaar !…
Sahilde bir grup insan oturdukları yerlerden fırladılar. Belki 10 belki 12 kişiydiler. Hepsinin üzerinde suya dayanıklı tişörtler vardı. 
-Neredeler?
-Orada bakın…
Parmağıyla ileride bir yerleri gösteriyordu.

Birkaç genç ellerine turuncu renkli can yeleklerini kaptıkları gibi kayalıklara fırladılar. Ellerindekileri havaya kaldırarak sallamaya başladılar.



İleride yavaş yavaş kendilerine gelmekte olan bir bot fark edilmeye başlandı. Hınca hınç doluydu. Belki 40 belki 50 kişi vardı içinde. Derken yaklaştı, daha yaklaştı nihayet kayalıklara vardı. Grup denize atladı. Botu yakalamaya ve sabitlemeye uğraşıyorlardı. Bazıları bottakilere kıyıya çıkmaları için yardıma başlamıştı bile. Kıyıdaki gruptan birisi devamlı “şöyle yapın, dikkat edin, buraya gelin” diye bottakilere Arapça bağırıyordu… Küçük çok küçük çocuklar vardı. Bebekler… Aman Allah’ım… O bebekler suya düşmesin diye olağan üstü bir savaş başladı. İnanılmaz bir telaş… Dalgalar, yosun kaplı, kaygan sivri sivri kayalar… Bebekler elden ele geçiriliyor kıyıya güvenli yere ulaştırılıyordu. Sonra çocuklar… Küçük çocuklar… İki yaşında, belki üç… Ağlıyorlar. Sonra diğerleri. 85 belki 90 yaşında bir de ihtiyar vardı. Yardımla ayağa zor kalktı. Tuttular, taşıdılar, birisi sırtına aldı… Ve nihayet herkes kıyıya ulaştı.



Telaş meğerse yeni başlıyormuş. Hepsinin üstleri başları sırılsıklamdı. Ekip yardıma başladı. Önce bebekler ve çocukların üstleri çıkartıldı. Onları yaldızlı bir çeşit örtüyle sarıyorlardı. Her yerlerini ovuşturuyorlar, sarılıyorlar, kendi vücut ısılarıyla bebekleri sıcak tutmaya çalışıyorlardı… Bazıları kötü durumdaydı. Kimisine serum taktılar. Birisinin ayağı kesilmiş kanıyordu. Sardılar. Bazıları ateşliydi. İğne yapıyorlardı.


Bunlar Türkiye’den batıya iltica etmek isteyen çoğu Suriyeli, savaştan kaçan mültecilerdi. Bulundukları yer bir Yunan adasıydı. Genç bir Suriyeli birden yardım edenlerin tişörtlerini fark etti. Hepsi aynıydı ve üzerlerinde IsraAID yazıyordu. Ve amblemin yazıların tam ortasında altı köşeli bir yıldız vardı. MAGEN DAVİD (Davud’un yıldızı) Bu İsrael bayrağıydı. Yanındaki kurtarıcısına sordu:
-Siz İsraelli misiniz?
-Evet.
-Burada ne yapıyorsunuz?
-Düşmanlarımızı kurtarıyoruz.
Genç İsraelli kurtardığı mültecinin başını okşadı, omuzuna dokundu, sonra ona su verdi. Gülüyordu…

Dr.Talı Shaltıel, Dr.Majeda Kardosh, Dr.Irıs Adler, Dr.Manal Shehade ve diğerleri… Mültecilere yardım için oradalar. Kimisi, Yahudi, kimisi Hristiyan, kimisi Arap, ama hepsi İsrael’li IsraAID Greece üyesi… Din, dil, ırk renk ayırmaksızın yardım ediyorlar. Onlar gönüllü yardımsever insanlar…

İnsan ne diyeceğini bilemiyor… Allah ne muradınız varsa versin, sizin gibi insanlar oldukça iyi günlerin ümidi hep canlı kalacak.

IsraAID 2017 Muhammed Ali İnsani Yardım ödülünün sahibidir…

Dün haberlerde işittim. Karadeniz’de bir mülteci botu batmış. 21 ölü, 10 kayıp. İsrael 8 milyonluk çok küçük bir ülke. Her yere yetişmesi imkânsız…

Muhammed 18 aylık bir Arap çocuğu. Hastalandı. Doktor, hastane, sıkıntılı bir süreç sonunda teşhis kondu.  (Kaynağım hastalığın ne olduğunu yazmıyor, ancak büyük bir ihtimalle lösemi) Tedavisi çok zor. Kemik iliği nakli lâzım. Anne, baba doktora boş gözlerle bakıyorlar. “Ne yapacağız?”

Yaradan hiçbir kimseyi bu durumda bırakmasın. Evladının çaresiz bir hastalığa yakalandığını öğrenen bir anne baba neler hisseder? Nasıl anlatılır, nasıl tarif edilir? Evlerden uzak Yarabbi…

Derhal uygun bir kemik iliği aranmaya başlandı. Aile maşallah genişti. Muhammed’in beş kardeşi, bir sürü amcası dayısı teyzesi yani kan bağı olan sürüsüyle akrabası vardı. Maliyete katlandılar. Testler, testler, testler… Ne yazık ki hiç birisi uymuyordu. Çaresiz kalmışlardı. Doktorlar sonunda dediler ki:

-Araplar için kemik iliği bankası olan bir hastane var, oraya başvurun.
-Öyle mi, hangi hastane bu, nerede?
-Hadassah hastanesi, Yeruşalayim’de, İsrael’de…

Evet, sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.

İSRAEL, 1,2 milyon Arap vatandaşı ile dünyada yaşayan 400 milyon Arap için kemik iliği bankası kaydı tutan tek ülkedir ve Hadassah hastanesi tek hastanedir. Yeruşalayim’dedir.

Muhammed’e verici bulundu. Muhammed’in hayatı kurtuldu. Allah uzun ömürler versin…

Muhammed ve donörü



Hadassah Tıp Merkezinde siyaset kapıya kadardır. İçeri giremez. İster inanın ister inanmayın saldırgan Filistinli ile kurban İsrael’li yan yana tedavi edilir. Bazen gerilim hastanenin steril duvarlarını aşıyor ne yazık ki… Hasta yakınları koridorlarda kapışıyorlar bazen. Hadassa’nın Ein Kerem’deki merkezi, derin bir şekilde bölünmüş Yeruşalayim’de, ender bir arada yaşam modeli oluşturmakta. Yahudi ve Arap tıbbi personel yan yana hastaları, yaralıları iyileştirmeye çalışıyorlar. Onlar bu çatışmalara yabancı değiller. Son intifadada (Arap ayaklanması) hastanenin Yahudi personelinden 20 den fazlası, ya öldü ya da yakınını kaybetti.  Onlar duygularını ayırmayı öğrendiler. Karşı tarafın da hastalarını tedavi etmeye alıştılar.

Dr. Daniel Weiss ameliyat ettiği kişinin kurban veya saldırgan olduğunun önemli olmadığını belirtiyor. “Dışarıdan bakıldığında gerçek dışı gibi gözüküyor ama hastaların hepsini tedavi ediyoruz.”

Benzer duyguları İsraelli Arap Dr. Ahmed Eid’de paylaşıyor. 13 yaşında bıçaklanan Yahudi bir çocuğu hastaneye getirdiler. Çok kan kaybetmişti ve nabzı çok düşüktü. Dr. Ahmed onun hayatını kurtardı. “Bu bizim için rutin bir durum oldu. Elbette ülkede olanlar bizi de etkiliyor ama doktorluğumuzu etkilemiyor. Hastane çok özel bir yer.”

Hastane koridorlarında geleneksel kıyafetleri ve başörtüleri ile Müslüman Araplar, başlarında kipalarıyla Ultra-Ortodoks Yahudiler yan yana. Ama bu herkes için uygun olmayabiliyor. Farklı düşünenler de var.

Çocuk 9 yaşındaydı. Suriye’de süre gelen iç savaşta vurulmuştu. Onu sınırda İsrael askerlerine teslim ettiler. Derhal Saffed’deki Ziv tıp merkezine nakledildi. Yanında patlayan bir bomba yüzünden gözleri tehlikedeydi. O çocuk iyileşti.

Midesi bomba ile parçalanan bir kızı getirdiler. Daha 7 yaşındaydı. İyileşti. Çok sempatik bir kızdı. Hastanenin maskotu oldu.



Ziv Tıp merkezinde pek çok İsrael’li olmayan Arap da tedavi ediliyor. Bu haber yapıldığında o ana kadar 147 Suriyeli Arap tedavi edilmişti. İsrael komşusu olduğu Suriye’den iç savaş dolayısıyla kaçan ve sığınma hakkı isteyen mültecilere sınırlarını açmamasına rağmen yaralıları ve tıbbi yardıma ihtiyacı olanları din, dil, ırk, renk ayrımı gözetmeksizin kabul ediyor. İsrael hastanelerinde tedavi edilen bu insanlar taburcu edildikten sonra Ürdün veya Türkiye’deki mülteci kamplarına gönderiliyorlar.

Suriye’de savaş devam ederken, tehlikeli sınırı geçerek Suriyeli Sivil Toplum Kuruluşlarına insani yardım ulaştıran İsrailli gönüllüler yüz binlerce Suriyeliye yardım ediyor. Doreen Gold İsraelli bir aktivist. Yılda birkaç kez kılık değiştirip Suriyeli sivil toplum kuruluşlarına yardım götürüyor. Bu yardımlar Suriyeli ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Gold yalnız değil. Onun gibi 200 İsrael’li gönüllü İsrael’in düşmanı Suriyelilere yardım götürüyorlar. All4Syrians adlı sivil toplum kuruluşuna bağlı olan Gold ve arkadaşları 2011 de savaş başladığından beri faaliyetteler. Bu sınır geçme olayı son derece tehlikeli. Üstelik sınırı geçenler bir de İsraelli olunca tehlike misliyle artıyor. Yakalanmaları durumunda başlarına gelebilecekleri kestirmek çok zor. Gold imzaladığı bir formda yakalanması durumunda İsrael’in kendisi için pazarlık yapmasını reddettiğini belirtti. Bu formu Arap, Durzi, Hristiyan kim olursa olsun tüm gönüllülerin imzalaması şart. Doreen Gold takma ismini kullanan ve iki çocuk annesi olan yardımsever, tehlikenin farkında ve her seferinde çok korktuğunu söylüyor. Kendisi 1994 yılından beri yardım kuruluşlarında görev alıyor. Tsunami, deprem veya sel sonrası zarar gören ülkelerde çalışmış biri.

Şimdi İsrael Meksika’da. Depremden sonra ilk yardıma gelen ekip. 70 kişilik arama kurtarma ekibinin yanında 25 kişilik bir mühendis ekibi de var. Meksika, bu ekibe, depremden sonra binaların ne kadar güvenli olduğunu öğrenmek için ihtiyacı olduğunu bildirdi. Birileri daha,   “yardıma hazırııııız!!!!”   beyanatları vererek reklam yaparken İsrael orada iş başında… Kol hakavod İsrael   (Helal sana, aferin İsrael) Evren düşünceyi değil, hareketi alkışlar…



Dünyanın her hangi bir yerinde bir felâket meydana geldiği zaman İsrael hükümeti, ordusu ve yardım kurumları bölgeye ilk yardım götüren ülkeler arasında oluyor. Haiti ve Nepal’deki depremde, Sri Lanka ve Japonya’daki tsunamide, Filipinler'deki fırtınada veya Türkiye, Hindistan, Meksika, El Salvador, Yunanistan, Ruanda, Ermenistan, Endonezya ve Yeni Gine’de ilk yardıma koşan İsrael’dir. İsrael ordu seyyar hastanesi dünyadaki en hızlı kurulan ve dünya sağlık örgütünün 3 yıldızla onurlandırdığı tek hastanedir.

Yahudi dünyası da, İslam dünyası da kendi takvimlerine göre yeni yıla girdiler. Hayırlı yıllar inşallah, barışa ümitlerle… Ümitsizliğe kapılmayın. Biz Yahudiler, denizi bile yarıp geçtik, bunu da başarırız, barışı da bir gün yapacağız inşallah…


Aaron Baruch  (Ankaralı)

(Sevgili kardeşlerim NAR TANELERİNE sevgilerimle....)


Kaynakça :
http://www.salom.com.tr/haber-88812-dunyada_araplar_icin_kemik_iligi_bankasi_kaydi_tutan_tek_ulke_Israil.html

Shalom gazetesi arşivleri

1 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.